3 Mayıs 2011 Salı

Latife Hanım

Tarihimizi iyi bilmek bir yana, ne kadarını bildiğimizi sorguluyorum bu tarz araştırma ve inceleme kitaplarını okuduğumda. İpek Çalışlar' ın kaleme aldığı ve Latife Hanım' ın gerçekte nasıl bir insan olduğunu nesnel bir dille bizlere aktarmaya çalışan bu biyografik eseri okurken hem şaşırdım hem de bugüne kadar kendisiyle ilgili asılsız bilgiler ve rivayetlerle nasıl  yanlış yönlendirilmiş olduğumuzu anladım. Anılarını kaleme almak suretiyle geçmişi bugüne taşıyanların büyük çoğunluğunun erkek olması sanırım bunda önemli bir etken oluşturuyor.

Cumhuriyet dönemine ilişkin önemli olayların, inkılâpların ve isyanların tarihlerini biliriz de 29 Ocak 1923 tarihinde ne olduğunu sanırım hiçbirimiz bugüne dek öğrenmemişizdir. Mustafa Kemal' e ilişkin tüm önemli olayların tarihleri bize öğretilmiştir; ama, 29 Ocak 1923 tarihinde Latife Hanım ile evlenmiş olduklarını bilmeyiz.

Latife Hanım... Soyadı Kanunu' nun kabulü ile soyadını Mustafa Kemal' in bizzat verdiği Latife Uşşaki...

Batılı bir yaşam tarzı seçmiş olan İzmirli Uşşakizade ailesinin iyi eğitim görmüş; İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Rumca, Arapça, Farsça ve Almanca bilen; görgü ve terbiyesi ile o dönemin Türkiye' sinin sayılı aydınları arasında yer alacak düzeyde bir kadın. Güçlü ve taviz vermeyen bir karaktere sahiptir Latife Hanım. Kadın haklarının ateşli bir savunucusudur. Daha 1923 yılında kadınların da mebus olarak Meclis' e girmesini savunacak denli cesurdur üstelik. Bilgi ve görgüsünden aldığı cesaret ve güçle Mustafa Kemal' in arkasında değil, yanında duran bir figür olarak yerini alır toplumsal hayatta. Ancak, gençtir ve savaş meydanlarında orduları dize getirmiş bu büyük komutanı güç kullanarak idare edebileceği yanılgısına düşer. Hayatını savaş alanlarında, askerlerin arasında geçirmiş bir erkeği; daima en yakınında  bulunmuş erkek arkadaşlarından koparabileceği düşüncesiyle hareket eder. Tabir yerindeyse "erkeğini idare edemez". Bazı yabancıların anılarında belirttiği gibi "aynı kafesteki iki kaplan misali, aralarında kimin galip geleceği belli olmayan sessiz bir savaş olan" bükülmez iki bilek gibidirler.

İpek Çalışlar; Latife Hanım' ın kişilik özelliklerini, farklı durumlar ve olaylar karşısında verdiği tepkileri, hayat görüşünü onun yakın çevresinde yer almış kişilerin anılarından yola çıkarak bizlere aktarırken zaman zaman kitabın kapağında yer alan resme bakmaktan kendimi alamadım. Latife Hanım' ın yeni bir özelliğini her keşfimde atın üzerinde duran o kendinden emin kadının resmine baktım. Mustafa Kemal' in nişan hediyesi olarak verdiği, Sakarya Meydan Muharebesi' nde binmiş olduğu Sakarya adlı atın üzerinde, çenesi yukarıda, dimdik oturan Latife Hanım' ın resmine.

Kitap, Cumhuriyet tarihi ile Mustafa Kemal' in bugüne dek paylaşılmamış yönlerini gözler önüne seriyor. Sayfalar ilerledikçe Kadınlar Halk Fırkası' nı; Mustafa Kemal' in 1924 yılı başlarında rahatsızlığı sebebiyle İzmir' e gelişinde kaldığı evde uğradığı ve Latife Hanım sayesinde kurtulduğu suikast girişimini; Mustafa Kemal' in ne kadar müşfik bir aile babası olduğunu, toplumsal hayatta kadınlara eşit haklar tanınması konusunda mücadele ederken kendi evinde eşinden yoğun ilgi bekleyen bir koca portresi çizdiğini öğreniyoruz. Bugüne dek tabu olarak simgeleştirilen Mustafa Kemal' in insanî yönünü görme şansını elde ediyoruz, özetle.

Cumhuriyet dönemi ile yeni bir kimlik kazanma yolundaki Türk toplumsal yaşamına örnek teşkil eden evlilikleri 5 Ağustos 1925 tarihinde sona erer. Ve ne gariptir ki, o tarihten sonra Türk kadını için ideal model olan Latife Hanım' ı unutturma kampanyası başlar, ataerkil yapısından kurtulamamış Türk toplumunda. Kitapta aktarılanlardan anladığım kadarıyla, Latife Hanım' ın Mustafa Kemal aleyhinde konuşmasından endişe duyan bazı kesimler işi karalama derecesine dayandırırlar. Onun hakkında ortaya atılan en yaygın iddiaların başında, Mustafa Kemal arkadaşlarıyla sofra başındayken Latife Hanım' ın üst kattaki odada ayaklarını yere vurması gelir. Mustafa Kemal' i kontrol etmek, ona hükmetmek sevdasında olduğu anlatılagelmiştir. Yazılı basında Latife Hanım' ın bu özellikleri dile getirilmiştir yıllarca. Oysa, Mustafa Kemal ve Latife Hanım ile aynı dönemde Çankaya' da bulunmuş kişilerin anılarında belirttiği üzere böyle bir durum sözkonusu değildir. Gündelik hayatta kendinden emin bir tavırla, topuklarını yere vurarak yürüyor olmasını, "üst katta tepiniyor" şeklinde yorumlamayı tercih etmiştir kimi zevat.

Mustafa Kemal' den ayrıldıktan sonra kati bir sessizliğe bürünen, anılarını kimse ile paylaşmayan ve sırlarını kendisiyle birlikte mezara götüren Latife Hanım' ın banka kasalarında koruduğu anılarını inceleyen Ord. Prof. Reşat Kaynar, "bazılarında hissiyat ile kaleme alınmış hususlar olsa da Latife Hanım' ın anıları incelenmedikçe Cumhuriyet tarihimizin eksik kalacağını" bizzat belirtmiştir.

Kim ne yorum yaparsa yapsın, Latife Hanım 12 Temmuz 1975 tarihinde hayata veda ettiğinde yüreğinde Mustafa Kemal' e duyduğu derin hayranlıktan ve muhabbetten hiçbir eksilme olmadığını duyumsadım kitabın son sayfasını çevirirken.

Hiç yorum yok: