6 Mart 2011 Pazar

Momo

Michael Ende, fantastik edebiyatın ve çocuk edebiyatının önde gelen isimlerinden olarak anılır. Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Momo' yu okurken bu kitabın yalnız çocuklar için değil, büyükler için de yazılmış olduğunu hissettim. Gerçekten de Ende, eserlerini tanımlarken "Öykülerimi içimizdeki çocuk için kaleme alıyorum ben. Benim kitaplarım 80 ile 8 yaş arasındaki tüm çocuklar içindir" der. Ne kadar haklı olduğunu kitabı okurken çok iyi anladım.

Kitabın baş kahramanı kimsesiz, Momo isminde küçük bir kız çocuğudur. Bir şehrin yakınlarındaki yıkık amfitiyatroda yaşar tek başına. Şehre ne zaman ve nereden geldiğini kimse bilmez. Kim olduğunu da. Yine de sevdirir kendisini kısa süre içerisinde. İnsanlar onu görmeye özellikle gider hâle gelirler; zira, Momo' nun çok iyi yaptığı bir şey vardır: Dinlemek! İnsanları sözlerini kesmeden, sesini çıkarmadan ve yorum yapmadan dinler. Öyle ki, insanlar dertlerini anlatırken veya sorularına cevap ararken devayı yine kendi içlerinde bulurlar. Momo' nun yaptığı, insanları fark ettirmeden sesli düşünmeye sevk etmekten başka bir şey değildir hakikatte.

Kitap, ilk kez Almanya' da 1973 yılında yayınlanmış. 1974 yılında da The Grey Gentlemen (Gri Adamlar) adıyla İngilizce' ye çevrilmiş. Kısacık da olsa bu bilgiyi paylaşmamın sebebi, kitabın ilerleyen bölümlerinde ortaya çıkan, tek tip gri takım elbise giyen, başlarından şapkaları, ellerinden çantaları ve ağızlarından sigaraları eksik olmayan "duman adamlar". İnsanlara, kendilerine ayıracak daha fazla zaman vaat ederek onlardan zamanlarını hissettirmeden çalan duman adamlar. Gayet sabırlı ve organize olmuş bir biçimde insanlarla tek tek görüşüp başkaları için daha önce seve seve verdikleri zamanı değersizmiş gibi hissettirirler. "Zamandan tasarruf" ettiklerini sanan insanlar, zamanın her geçen gün nasıl da hızla akıp gittiğini fark ederler; ama, sebebini bir türlü anlayamazlar. Oysa onlar için zamanı değerli kılan; vakitlerini sevdikleri insanlar başta olmak üzere hayatlarında kendileri dışında değer verdikleri herkes ve herşey ile paylaşıyor olmalarıdır. Duman adamların yaptığı da işte bu paylaşımı ortadan kaldırmaktır. Duman adamların oyununu bozacak olan ise yine Momo' dur. 

Teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlediği, dijital dünyanın bizleri her geçen gün biraz daha içine aldığı, işlerimizi daha hızlı ve kolay yapmak adına esiri olduğumuz "sanal" hayatın bizleri gerçeklikten kopardığı şu son yüzyılda duman adamlar her yanımızda. Evlerimizin baş köşesine oturttuğumuz televizyonlar, elimizden düşürmediğimiz cep telefonları, bizleri çevremizden koparmak için her gün farklı bir kılıkta karşımıza çıkan bilgisayarlar, i-phone' lar, i-pad' ler ve diğerleri... Bize öğretilen, bizim için kurgulanan ve ne yazık ki doğal olmayan, bizim tabiatımıza uymayan bir hayat tarzı. Sevdiklerimizle vakit geçirdiğimizi sanarak aslında onlara yabancılaştığımız zaman dilimleri. Paylaşmadığımız bir hayat...

Günümüzün duman adamları, kitapta betimlenenin aksine artık çok renkli ve neşeli bir görünüme sahipler. Masum görünüşlerinin ardına saklanarak en değerli hazinemiz olan zamanımızı elimizden alıyorlar. Kaçımız bunun farkında acaba?

Hiç yorum yok: