21 Mart 2011 Pazartesi

Beyaz Gemi

Aytmatov' un okuduğum ilk eseri... Masalsı anlatımı ile küçük bir erkek çocuğunun düşlerini, çevresini saran küçücük dünyayı keşfetme gayretini, çalışmak için çok uzaklara giden ve kendine yeni bir hayat kuran annesini, yıllar önce kendilerini terk eden babasını birgün yeniden görmek üzerine kurulu hayallerini paylaşıyor yazar.

Büyükbabasının bir çayın kıyısında güvenle yüzmesi için taşlarla çevirerek oluşturduğu havuzcuk aslında onun steplerdeki yalnız dünyasını betimlemektedir. O havuzda yüzerken, çayın kavuştuğu enginlerde bir zamanlar gördüğü beyaz bir gemiyi hayal eder durur çocuk. Beyaz gemi, anne ve babasını ona geri getirecektir.

Yeniden aile olacakları zamanların hayali ile geçer günleri. Asya steplerinin yalnızlığıdır çocuğun yalnızlığı. İnsanın içini yakan, yeknesak günlerdir yaşadığı. Steplerin tekdüzeliği içerisinde yüreğini ısıtan tek imge, birgün evlerinin yakınına kadar gelmiş bir geyiktir. Geyik; çocuğun yüreğinde farklı bir anlam kazanır. Onun güzelliğine hayran olur. Geyik; onun için umudun ete kemiğe bürünmüş hâlidir aslında. Bedenini esir eden steplerin yalnızlığından bir uzaklaşmadır. Geyik, aynı zamanda Kırgızlar' ın bugünkü yurtlarına gelişine dair efsanenin de baş kahramanıdır. Çocuğun ruhu geyikle birlikte uzaklara gider. Onun güzelliğinde hayatın güzelliğini bulur, görür. Hayata rağmen hayatın kendisine katlanmasına vesile olur. Ta ki...

...ve bir gün hep yüzdüğü çayın içerisinde bir balık olur çocuk, enginlere coşkuyla koşan çayın içerisinde...

Okuyucuyu yormayan anlatımı ile Aytmatov, step insanlarının yalnızlığını gözler önüne seriyor bu kısa romanında. Sayfalar ilerledikçe insan; çıkmış olduğu bu kısacık seyahatte bir çocuğun düş dünyasına tanıklık ediyor. Küçücük yüreğinde barındırdığı büyük hayal âlemini onunla birlikte yaşıyor. Bir an geliyor, çocuğun kurduğu hayallerin asla gerçekleşmeyeceğini bilmenin ezikliği kaplıyor okurun yüreğini. Sanki, o minik yüreğin yanıbaşındaymışçasına onunla birlikte yürüyor, onunla birlikte hissediyor, düşlerine ortak oluyor; lâkin, hayallerinin gerçeğe dönüşmeyeceğinin bilincine çoktan varmış olmanızın acısını ona hissettirmemeye çalışıyorsunuz. Steplerin yalnızlığında bir çocuğun yalnızlığına ortak oluyorsunuz.

İşte Aytmatov bunu başarıyor.

Hiç yorum yok: