23 Şubat 2011 Çarşamba

DÖRT GÜZELLER - Toprak, Su, Hava, Ateş

Daha Mendeleyev tablosu (periyodik cetvel) ortada yok iken kâinatın dört elementten oluştuğunu düşünüyordu ademoğlu. Hergün, her vesile ile çevresinde gördüğü unsurlardı bunlar. Toprak, su, hava ve ateş...

İskender Pala, "Dört Güzeller" adını verdiği eserini dört bölümde kaleme almış. İlk bölüm; kitabın adındaki sıralamadan da anlaşılacağı üzere Toprak. Tüm ilahi dinlerin söylediği üzere çamurdan yoğrulmuş insanoğlunun topraktan gelip yine toprağa döneceği anafikri üzerine kurgulamış bu bölümü üstad. Ve diyor ki;

"Toprak, ismin yalın halinde 'varlık'tır... Toprak, -den halinde 'yaratılış'tır... Toprak, -de halinde 'hayat'tır... Toprak, -i halinde 'rızık'tır... Toprak, -e halinde 'ölüm'dür..."

İkinci bölüm; hayatın kaynağı olan, o olmadığında hayatın kuruyarak güzelliğini yitirdiği, çoraklaştığı, çöllere döndüğü Su üzerine kurulu. Yokluğu tüm canlılara azap olan, bu yüzden de aziz mertebesine yükseltilmiş su anlatılıyor ikinci bölümde. Hayatın suda başlamış olması, Yaradan' ın bedenine ruh bahşettiği insanın topraktan rızkını çıkarmak, hayatını idame ettirmek, yani yaşamak için yine suya muhtaç olması dile getirilmiş. Su ile ilgili anekdotlardan yola çıkarak suyun insanlık tarihindeki; ama özellikle bizim tarihimizdeki yerini insanın gönlünü hoş eden bir üslûpla aktarıyor İskender Pala. Su misâli...

Hava, kitabın üçüncü bölümünü oluşturuyor. Şirazlı Sadi' den kısacık bir alıntı insanın hayat sebebi olan havanın önemini şöyle anlatıyor: "Her nefeste iki şükür vaciptir; birincisi nefes alabildiğimiz için, ikincisi onu verebildiğimiz için!" Hava olmasaydı ses de olmazdı. Eskiler havaya heva da dermiş. Nefesli çalgıların içindeki havaya denirmiş heva diye. Sesi kulaklara, gönüllere eriştirenmiş. Aynı heva kelimesi; arzu, heves, istek anlamına da gelirmiş ki, insanoğluna bu dünyaya ait olduğunu hissettirirmiş. Oysa hava, dört element içerisinde en ruhani olanıdır. Tüm ilahi varlıkların göklerde tasvir edilmesi bundan olsa gerek.

Dört güzellerin sonuncusu olan Ateş, hayran olunası bir unsurdur. Sürekli değişimin ve aydınlanmanın simgesidir. Zaman olur kontrolden çıkar, kasıp kavurur ortalığı ve önüne çıkan herşeyi küle döndürmeden soluklanmaz. Bazen de bir ocağın çevresinde unutulmayacak sohbetlere ev sahipliği yapar. Dünyanın merkezinde mağma olur; bir mumun ucunda alev olur; ilahi dinlerin günahkârlarına cehennem olur; âşıkların yüreklerinde sevda olur. Aşka teslim olanların gıdasıdır ateş. Yüreklere düşen, canı besleyen ateş... Ruhu arındıran ateş... Aşkın cisimleşmiş hâli değildir de nedir ateş?

Hiç yorum yok: