18 Ağustos 2011 Perşembe

Işık Bahçeleri

Dünya, "karanlığın" içinde hapsolmuş bir "ışıktır"... "Seçilenler" bu ışığı özgürlüğe kavuşturmak için çabalayacaktır. M.S. 3. yüzyılda yaşamış Mani' nin öğretisinin özüdür bu ifade. İlahi emrin Hz. İsa yoluyla insanlığa ulaştırılmasının üzerinden yaklaşık iki yüz yıl geçmiştir. Doğuda Sasani Devleti, batıda Roma İmparatorluğu arasında sıkışıp kalmış inançlar mozaiğinin içerisine doğar Babilli Mani. Babil diyarında farklı kavimler farklı yollardan tanrılara ulaşmaktadır. Tek Tanrı' nın varlığına inanmaları emredilmiş olsa da insanlar; Buda' nın öğretileri, Zerdüşt' ün buyrukları, Yahudiliğin gelenekleri ve İsa' nın naklettiği ilahi emirler arasında sıkışıp kalmışlardır. Putperestlik henüz tam anlamıyla terk edilmemiştir.

Çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği hurmalıkta "İkizi" ile yüzleşir günlerden bir gün. Ve onun öğretileri ile beslenir, olgunlaşır ruhu. Yirmi dört yaşına geldiğinde ise hurmalığı terk ederek vahyolunan gerçeği tüm dünyaya yaymasının zamanı geldiği bildirilir kendisine. Elindeki asası, sırtındaki elbisesi haricinde hiçbir şeyi olmaksızın yollara düşer. Önce kuzeybatı Hindistan' a gider. Orada sergilediği bilgelik ile Sasani hükümdarının saygısını ve himayesini kazanır.

Mani' nin yaymaya gayret ettiği inanç; ismi açıkça zikredilmese de ilahi bir varlığın insanlardaki yansımasını ortaya çıkarma gayretidir aslında. "Işık bahçeleri" diye tanımlar Mani, o ilahi varlığın müjdelediği gerçeği. Kitabın kapak resminde, ormanın karanlığına sızmaya çalışan huzmelere baktığımda Mani' nin insanların ruhuna serpmeye çalıştığı ışık tohumlarını gördüm. Kitap; insanların inanmaya olan ihtiyaçlarının bir sonucu olarak iç dünyalarını ve inançlarını ne şekilde zenginleştirdiğini gözler önüne seriyor. Putperestliğin, güçlü imparatorlukların inanç sisteminin temelini oluşturduğu bir dönemde, bir yandan Hz. İsa' nın öğretileri havarileri tarafından yayılmaya çalışılırken diğer yandan Mani' nin tüm inançların özünde verilmek istenen mesajı alçakgönüllü bir yol izleyerek insanların ruhuna nakşetmeye gayret etmesi okuru sıkmayan bir üslupla kaleme alınmış.

Mani gittiği her yerde, var olan inançları birleştirmeye, insanların tapındığı tüm tanrılara saygı duymaya yapar çağrısını. İnancını zorbalıkla kabul ettirmeye çalışmaz. Hoşgörüdür inanç sisteminin temeli. Kimseye boyun eğmez ve kimsenin sözcülüğünü yapmaz. Kendisini himaye eden Sasani hükümdarının buyruklarına karşı gelip tek başına kalma pahasına da olsa başını dik tutar inancı iktidarlarına alet etmek isteyenlere. Sonunda iktidarı kendi çıkarları için yönlendirenlerin, yüreği karanlığa teslim olmuşların elinde işkence görür. Son anlarında dahi müritlerine hoşgörü ve inançlarını yitirmemelerini öğütler.

Amin Maalouf' un Doğu Akdeniz' in ve burada doğmuş inançların tarihine olan hakimiyetini bir kez daha görüyoruz Işık Bahçeleri' nde. Mani hakkında bilinenler çoğunlukla müritlerinin aktardıklarından bugüne ulaşabilmiş. İran' dan Mısır' a, Çin' e, Roma' ya uzanan bir inananlar kafilesi Mani' nin aktardıklarını yaymaya gayret etmiş. Ancak, özellikle bağnaz Hristiyan din adamlarının kiliseyi ön plana çıkarma çabaları sonucu Batı' dan sökülüp atılmış Maniheizm.

İsmini birkaç kez duymuş olduğum bu Haberci' nin hayat hikâyesini masalsı bir kurgu içerisinde okumak bana keyif verse de Maalouf' un daha önce okumuş olduğum kitaplarındaki yoğun tadı bu kitapta bulamadığımı itiraf etmeliyim.

Hiç yorum yok: