10 Nisan 2023 Pazartesi

Ay Işığı Sokağı

 


Beş farklı uzun hikâyenin yer aldığı üstadın bu kıymetli eseri, okurunu diğer kitaplarında olduğu üzere insan zihninin ve yüreğinin gizemli labirentlerinde gezinmeye davet ediyor.

İlk hikâye, eşine sunduğu sevginin karşılığı olarak sonsuz bir minnettarlık bekleyen ve bu beklentiyi saplantı hâline getiren bir kocanın yuvarlandığı çaresizlik çukurunu konu alıyor. Bu çukur sadece kendi trajedisini değil, karısının yaşadığı ve yaşayacağı trajediyi de barındırır. Sevginin koşulsuz olmamasının; sevgiye eşlik eden iyiliğin, merhametin, şefkatin veren tarafta beklenti yaratmasının kişiyi çaresizlik ve yokluk uçurumuna nasıl sürükleyeceğini okuyucuya derinden hissettirerek aktarmayı başarıyor Zweig. Mekân ve insan betimlemelerinin gücü bu aktarımı daha da canlı kılıyor.

İkinci uzun öykü, çevresiyle bağını koparmış, duygularını ruhunun derinlerine sakladığı yerde unutmuş, böyle olunca da hayatın ve kendisinin gerçekliğini çoktan yitirmiş bir kadının dramını okurla buluşturuyor. İnsanın kendi ruhunun karanlık dehlizlerinde gezinirken yaşadıklarının dışa vurumunun, tanıklık edenlerin kanını damarlarında donduran noktalara erişebileceğini görüyoruz.

Üçüncü öykü, İspanya seferi sırasında birliği pusuya düşürülen bir Fransız albayın yaşadığı korkuyu ve çaresizliği satırlara yansıtırken insanın muhakeme düzleminden nasıl yokluğa kayabileceğini gözler önüne seriyor.

Zweig'in eserlerinin neredeyse tamamına yansımış olan 'savaşın anlamsızlığı' teması kitaptaki dördüncü uzun hikâyede okurla yeniden buluşuyor. Rusya'nın ücra bir köyünden kopartılıp Fransa'ya getirilmiş bir askerin ailesine kavuşma arzusu, uğruna savaştığı her ne varsa çoktan tarihe karışmış olması gerçeğine çarparak yok olur. Savaşın insanların sadece yaşamlarını değil, umutlarını da yok edişini çarpıcı bir gerçeklikle kaleme alır Zweig. Burada yok olan aslında yazarın geleceğe dair umutlarıdır.

Son öyküde gençliğin deli akan kanının okuldaki otoriteyle çarpışması konu alınıyor. Okulun basmakalıp, genelleştirici, bireyselliği dışlayan, anlayıştan uzak yaklaşımının bir gencin yaşama bağlılığını nasıl baltalayacağı dile getiriliyor. Öğretimin insanı birey olarak tanımak, onu hayata hazırlamak, geleceğini kendi iradesiyle çizmesine olanak sağlamak yönlerinden ne denli uzak kalabileceğini gözler önüne seriyor.

Zweig'in eserlerine hâkim olan karamsarlığın burada da var olduğunu söylemek gerek. Yalnız bu karamsarlık onun ruhunun bir yansıması değil, insanlığın gerçekliğidir.

11 Temmuz 2022 Pazartesi

İtiraf


II. Mehmet'in hükümranlık yıllarında başlayıp II. Bayezid döneminde son bulan, merkezinde dönemin ünlü İslam âlimi Molla Lütfi'nin yer aldığı ibretlik bir konuyu kaleme alıyor üstad İskender Pala. Bu öyle bir öykü ki, yüce fikirlerin savunucusu ve muhafızı olarak nitelendirilecek ilim adamlarının nefis denen kör kuyuya ne şekilde düşebileceklerini gözler önüne seriyor.

Romanın kurgu kahramanı Eğriboz'lu Ornio (namı diğer Akbaba), savaşta ölen ailesinin öcünü almak amacıyla Fatih'i öldürmek ve onun kurduğuğu devlet nizamını yıkmak için yemin eder. Niyetini gerçekleştirmek üzere dönemin büyük fikir adamlarından Molla Lütfi'nin öğrencilerinden biri gibi görünerek Fatih'in en güvendiği ilim adamları arasında fitne fesat çıkarır. En büyük silahı, bu büyük insanların nefislerine verdikleri öncelik ve değerdir. Eser, ilim sahibi olmakla alçakgönüllü olunamayacağını; aynı fikir meclisini paylaşıyor olsalar da devletin ve toplumun bekâsı karşısında kendi benliklerinden vazgeçemeyen âlimlerin sebep olabileceği manevi yıkımın büyüklüğünü gözler önüne seriyor.

Molla Lütfi'nin ağır bir dille hicvetmiş olduğu dönemin İslam âlimleri, tarihe "aşere-i muhabbese (on habis insan)" olarak geçmiş bir olaya atıfta bulunarak ve Molla Lütfi'nin sohbet ve öğrenci meclislerinde dile getirmiş olduklarını çarpıtarak onu zındıklıkla itham eder. Oysa bu ithamın asıl kaynağı, onun dönemin ileri gelenlerine ve ulemâya karşı olan ağır ve kırıcı eleştirileridir.

İç içe geçmiş olaylar bütünü içerisinde Venedik, Ceneviz, Papalık yönetimlerinin Osmanlı'yı Avrupa'dan söküp atmak için uyguladıkları siyasete; Bellini'nin İstanbul'a davet edilişi vesilesiyle II. Mehmet'in sanata vermekte olduğu öneme ve Avrupa'da ayak sesleri duyulmaya başlanan Rönesans'ı takip edişine; Osmanlı'da pozitif ilimlerin gelişimine verilen desteğe de tanık oluruz sayfalar boyunca ilerlerken.

Usta yazarın tarihin derinliklerinden bulup çıkardığı ve genel tarih kitaplarında rastlanmayan olayların dekorunda okuruna sunduğu edebi lezzeti bir kez daha tadıyoruz İtiraf'ı okuduğumuzda.

1 Temmuz 2022 Cuma

Dune


Dünya edebiyatında kendisine bir bilimkurgu klasiği olmanın çok ötesinde yer edinmiş bulunan eser, 'baharat' adı verilen gizemli maddeye ev sahipliği yapmasıyla yıllar süren işgallere ve savaşlara sahne olmuş zorlu bir çöl gezegeni olan Arrakis'i betimlemek adına çok anlamlı bir isme sahip. Dune, İngilizce "kumul" anlamına gelir, ki yüzeyi çöllerle kaplı bu gezegeni dekor edinen romana verilebilecek belki de en iyi isim budur.

Kitapta yalnız olayların geçtiği yıllara tanık olmakla kalmaz; evrende yüzyıllar öncesine dayanan iktidar mücadelelerini, hanedan savaşlarını, ihanetleri, ruhani oluşumların saklı dünyasını ve gizemli kehanetleri de izleriz. Evrenin kaderini tayin etmek ve soylu ailelerde genetik mükemmelliğe ulaşmak adına planlanan hanedan evlilikleri, kehaneti gerçekleştirmek adına sinsice kurgulanan insan kaderini çizme planları arka planda kendilerine yer bulur. Üstün ırkı genetik olarak doğal yollarla yaratma çabasına tanık oluruz.

Arrakis'in tarihi, gezegenin yerli halkı olan Fremenler'in tarihinden ayrı düşünülemez. Varlıkları insanlar için tehlike ile eşanlamlı olan kum solucanları ile baharat arasında da bir nedensellik ilişkisi olduğunu fark etmeye başlarız. Bir zamanlar suyun bol olduğu Arrakis'in zamanla bir kumul gezegenine dönüşmüş olması da yine baharat ile yakından ilişkilidir.

Düşman hanedanlar arasındaki gizli rekabetin kanlı bir mücadeleye dönüşmesi, arka planda baharat ticaretine bağlıdır. Baharat bazılarına güç ve zenginlik sağlarken bazılarına esaret ve ölüm getirmektedir. Bu hanedanlar arasındaki kağ bağı ise iktidar mücadelesinin gölgesinde kalmakta, hattâ gizli tutulmaktadır.

Efsanelerin, kehanetlerin, ihanetlerin, savaşların ve suikastların kendilerine arka planda yer bulduğu eser, ayrıntılara zaman zaman aşırı yer veriyor olmakla beraber destansı anlatımıyla okurunu sürükleyen bir üsluba sahip. Dünya'dakinden farklı olarak kendi tarihine, kurumlarına, dinine ve kültürüne sahip gelecekteki insanlığın kendisini yeniden barışa kavuşturmak adına giriştiği mücadelenin öyküsüdür Dune.

26 Haziran 2022 Pazar

Dünyanın İlk Günü


Pek çok tarihi kurgu romana konu olmuş İstanbul'un fethi, iki ay süren zorlu bir kuşatmanın neticesinde 29 Mayıs 1453'te sonlanmış bir olaydan ibaret değil... Aksine, II. Mehmet'in şehzadelik döneminden başlayan ve fethin çok ama çok sonrasına dek uzanan bir olaylar ve insanlar zinciri. Birbirlerine eklenmiş zincir halkaları misali her biri kendi hikâyesiyle var olan insanların ve her biri kendi dinamikleriyle tarih sayfalarında yer bulan olayların bütünselliği içerisinde değerlendirilmesi gereken bir süreç.

Bir şehrin zaptedilmesinin, kadim bir imparatorluğun sona ermesinin, yeni bir çağın başlamasının çok ötesinde bir olaydır İstanbul'un fethi. Kitabın adında da ifade edildiği üzere yalnız siyasal açıdan değil; toplumsal, kültürel, iktisadi ve düşünsel anlamda da yepyeni bir anlayışın ilk günüdür.

12 Mayıs 2022 Perşembe

Mustafa Kemal'in Uçakları


Üç yıl öncesinde Büyük Taarruz ile özgürlüğünü kazanan bir milletin kurduğu genç Türkiye Cumhuriyeti, 1925 yılında ilk uçak fabrikasına kavuşur. Mustafa Kemal'in iktisadi kalkınmada büyük önem verdiği özel sermaye girişimlerinin de kendini göstermeye başladığı bu yıllar Türk uçak sanayii için güçlü adımların atıldığı bir dönemin başlangıcıdır.

Kitap, uçak bakım teknisyeni ve teknisyen öğretmeni olan İsmail Yavuz'un yapmış olduğu araştırmaların, incelemelerin ve Türk havacılığının gelişmesi için çaba göstermiş olan dönemin önde gelen isimleriyle yaptığı söyleşilerin bir derlemesi. Döneme ait yazışmalara da kitabın ekinde yer veren Yavuz, okullarda okutulmayan tarihi gerçekleri bu vesileyle okurla buluşturuyor.