15 Temmuz 2019 Pazartesi

Hikâyeler


"Masallar, Hikâyeler" serisinin ilk kitabını en son okuyarak, üstadın kitabında kullandığı mizahî üslubu bir okur olarak gerçek hayatta uygulamış oldum!

Nazım Hikmet, 1930'lu yıllarda kaleme aldığı öykülerinde, toplumu bireyleriyle birlikte derinlemesine gözlemleyerek insan karakterini başarıyla tahlil ediyor. Açıkgöz, hin, duygusal, tembel, asrî davranmaya çalışırken komik durumlara düşen, sonradan görme, zengin, fukara, saf, iyi, hoşgörülü... Özetle insanımız şahsında tüm insanlara has olan özellikleri ve bu özelliklerin sebep olduğu gülünç; çoğu zaman da dramatik durumları insanı kimi zaman tebessüm ettiren; fakat, çoğunlukla da düşündüren bir anlatımla satırlarına yansıtıyor.

Kitabın sonlarında yer alan öyküler ise okurken insanın içini burkan; insanoğlunun bitmek bilmeyen hırsının hayata yansımalarını tüm acı gerçekliğiyle gözler önüne seren; insanın acımasızlığını kurgu olmakla birlikte gerçek hayatta da görmeye ve duymaya alışık olduğumuz olaylarla bezenmiş olarak gösteren nitelikte.

Üstadın çok bilinmeyen hikâyecilik yönünü okurlarıyla buluşturan bu kitabını okurken aradan neredeyse bir asır geçmiş olmasına rağmen insanımızın pek de değişmemiş olduğunu görmek hem düşündürüyor hem de üzüyor.

Hiç yorum yok: