24 Ocak 2019 Perşembe

Çamlıca'nın Üç Gülü


Aristokrat bir ailede yetişmiş, Batı terbiyesi ile yoğrulmuş, yabancı okullarda tahsil görmüş üç kız kardeşin çevresinde gelişen ve işgal yıllarındaki İstanbul'un dekorunu oluşturduğu olayların tarihsel bir kurgu içerisinde sunulduğu başarılı bir romanı daha okuruyla buluşturuyor Hıfzı Topuz.

Osmanlı bürokrasisinde önemli görevlerde bulunmuş babalarının aksine Millî Mücadele'ye gönül veren üç kız kardeş, başta İngilizler olmak üzere İstanbul'u işgal etmiş düşmana karşı başlayan direnişin ve yeraltında yürütülmeye başlanan gizli mücadelenin simgesi olarak anılacaktır.

Anadolu'da başlayan hürriyet mücadelesi "yok"u "var" etmeye çalışır, zorlukla da olsa her geçen gün güçlenirken filizlenmekte olan bu tohumu yok etmeye çalışan "dahilî bedhahlar" ve kurtuluşu yabancı mandasında arayan aymazlar, Ankara'da kök bulmuş millî mücadeleyi boğma gayreti içindedirler. Ülkeyi düşmanların hışmından ve daha büyük bir felaketten korumak kisvesi altında Mustafa Kemal'i ve O'nun başlattığı bağımsızlık hareketini yok etmek için düşmanla işbirliği yapmaktan dahi çekinmemektedirler.

Devrini çoktan tamamlamış bir imparatorluğu çürük temeller üzerinde ayakta tutmaya çalışan; köklü bir tarihe sahip Türk milletinin geleceğini yabancı devletlerin insafına bırakarak onu ilelebet köleliğe mahkum etmeye razı gelen Osmanlı bürokratlarının ve aydınlarının karşısında "Ya istiklâl ya ölüm" diyerek duran genç bir nesil yetişmektedir. Yakın bir gelecekte Cumhuriyet'in genç neferleri olacak bu insanlar, kurdukları gizli direniş teşkilatları ile silahsız bir mücadele başlatmışlardır. Osmanlı hükümetinde üstlendikleri görevlerinin sağladığı olanakları kullanarak gizli bilgileri, millî mücadeleye fayda sağlayacak önemli şahısları ve en önemlisi düşmana teslim edilmek üzere ordunun terk ettiği silahları ve cephaneyi Anadolu'ya kaçırmaktadırlar.

İngilizler'in Çanakkale yenilgisinin intikamını almak için yürüttükleri acımasız yayılmacı politika ve Yunan ordusunun Anadolu'daki ilerleyişi karşısında Fransa ve İtalya, gittikçe artan bir tepki sergilemekte; zaman içerisinde Ankara hükümetine daha da yakın durmaya başlamaktadır. Cihan harbinin müttefikleri, bölgesel çıkarları zedelenmeye yüz tuttuğunda İngiltere'ye karşı eski düşmanlarıyla anlaşma yoluna gitmekten çekinmeyecek ve direniş örgütlerinin İstanbul'daki faaliyetlerini görmezden gelecektir. Kazanılan İnönü ve Sakarya zaferleri bu yakınlaşmayı hızlandıracak; nihayetinde Anadolu'nun güney ve doğu sınırları barış ile tanışacaktır.

Gerçekte bir İngiliz ajanı olan Mustafa Sagir'in Hint Müslümanları'nı temsil ediyor görünerek, son derece titiz planlanmış bir oyunla önce İstanbul'a gelmesi, burada Karakol Cemiyeti'nin güvenini kazanarak Ankara'ya geçmesi, Mustafa Kemal ve Ankara hükümetiyle yakınlaşması da konu ediliyor eserde.

Kitaba renk katan bir diğer olgu da Bolşevik orduları karşısında kesin bir yenilgiye uğrayan Beyaz Ruslar'ın İstanbul'a sığınması ile başlayan ve sonrasında şehrin toplumsal çehresini değiştirecek bir devinime zemin hazırlayacak olaylar zinciridir. Sivillerden ve askerlerden oluşan oldukça kalabalık bir Beyaz Rus nüfusu önceleri oldukça zor bir mülteci hayatı deneyimlese de zamanla bulundukları ortama ayak uyduracak, bir kısmı zamanla Türkleşecek, bir kısmı da Avrupa'ya göç edecektir.

Hayatları esere konu olan Çamlıcalı üç kız kardeş Neriman, Perihan ve Ümran gerçekten yaşamış mıdır, bilmiyoruz. Bildiğimiz, işgal altındaki payitahtta canlarını hiçe sayarak düşman kontrolündeki depolardan kaçırdıkları silah ve cephaneyi Anadolu'ya ulaştıran isimsiz kahramanların var olduğu. Okul kitaplarında üstün körü bahsi geçen, basit bir kahramanlık öyküsünden ibaretmiş gibi yansıtılan İstanbul'un sessiz direnişi; subayından esnafına, kayıkçısından memuruna vatanın kurtuluşu için canla başla çalışan yurt severlerin yazdığı bir destandır. Bu kahramanların gizli teşkilatlar üzerinden yürüttükleri istihbarat, karşı casusluk ve düşmana verdikleri baskınların Türk ordusunun cephede kazandığı zaferlerde oynadığı rolün büyüklüğünü yadsımak mümkün değil.

Hiç yorum yok: