9 Eylül 2018 Pazar

Şanlı Kanlı Yıllar - Osmanlı'da III. Murat ve III. Mehmet Dönemi


Okullarda tarih derslerinde, Osmanlı'da duraklama devrinin Sokollu Mehmet Paşa'nın ölümü ile III. Murat döneminde başladığı ifade edilir. Oysa Osmanlı Devleti gibi döneminin büyük imparatorluklarında hükümranlığın uzun zaman dilimleriyle ölçüldüğü dikkate alındığında duraklamaya sebep olan etkenlerin çok daha öncesinde ortaya çıktığı anlaşılır.

Bir ülkenin insanlarıyla birlikte kaderinin padişah, kral, şah gibi tek bir insanın iki dudağı arasından çıkacak sözlere bağlı olduğu devletlerde hükümdarın şahsiyetinin, dirayetinin, cesaretinin ve bilgisinin derecesi bir kat daha önem taşımaya başlıyor. Devletin idaresini bilgide ve yetenekte kifayetsiz vezirlerine emanet ederek, yönetim mekanizmasının tüm unsurlarıyla nasıl işlediğinden habersiz, saraydan dışarı adım atmaksızın zamanını çoğunlukla haremde zevk ve eğlence peşinde koşarak geçiren padişahlar nedeniyle Osmanlı devlet yönetimi hızla zafiyete uğrar.

Özellikle valide sultan başta olmak üzere haremin devlet yönetimi üzerinde etkili olmaya başlaması; her geçen gün artan saray harcamalarının hazineyi tüketmesi; rüşvetin, adam kayırmanın, adaletsizliğin günlük yaşayışın bir parçası hâline gelmesi beraberinde devletin çöküşünü de getirir. Devleti ayakta tutan kurumların, başta kapıkulu ocakları olmak üzere yozlaşması başıbozukluğa ve yenilgilere zemin hazırlayacaktır. Artan huzursuzluk Anadolu'yu yıllarca kasıp kavuracak olan Celali isyanlarının patlak vermesine sebep olacak, ülkede refah her geçen gün azalacak, devletin tarıma dayalı ekonomisi artık iflah olamayacak düzeyde bozulacaktır.

Kitaba konu olan III. Murat ve III. Mehmet dönemlerinin kardeş kanıyla lekelendiği, devlet adamlarının keyfî nedenlerle görevlerinden azledildiği veya idam edildiği, devlet yönetiminde sürekliliğin yitirildiği ve nihayetinde devletin bekasının da her geçen gün zayıfladığı yıllar olduğu gözler önüne seriliyor.

Hıfzı Topuz, tarih kitaplarımızda çok da yer verilmeyen; ancak, tarihin o dönemlerinde hemen hemen her devletin uyguladığı ve Osmanlı'nın da gayet doğal olarak tatbik ettiği vahşete, acımasızlığa, kölelik düzenine bir eleştiri getiriyor kitabında. Hristiyan erkek çocukların Enderun'da veya Yeniçeri Ocağı'nda yetiştirilmek üzere devşirme usulüyle ailelerinden zorla alınması, savaşlarda esir edilen düşmanın acımasızca kılıçtan geçirilmesi, şehirlerin yağmalanması, ele geçen kadınların ve kızların hareme cariye olarak sunulması veya köle pazarlarında satılması gibi insanlık dışı uygulamaların bizim tarihimizde de yer bulduğunu bir öz eleştiri olarak satırlarına yansıtıyor.

Galibiyetlerle bezenmiş "şanlı" tarihimizin nesnel bir yaklaşımla irdelendiği, destanlara konu olan kahramanlıkların yanında "kanlı" sayfalara da sahip olunduğunun gözler önüne serildiği kitap; yazarın edebî betimlemeler kullanmaksızın kaleme aldığı didaktik bir eser niteliğinde. Sebepleri çok derinlemesine irdelenmese de Osmanlı tarihini yönlendiren olaylar hakkında genel bir fikir edinmek açısından yine de okunabilecek bir kitap.

Hiç yorum yok: