13 Mayıs 2018 Pazar

Geceyarısı Çocukları


Hindistan'ın İngiliz sömürge yönetiminden kurtulmak üzere bağımsızlık yolunda hızla ilerlediği 20. yüzyılın ilk yarısında başlıyor roman. 15 Ağustos 1947 geceyarısı ilan edilen bağımsızlık, İngilizler'i ülke topraklarından uzaklaştırsa da kültürel mirasları Hindistan'ın gelenekçi toplumsal yaşamı üzerinde etkisini sürdürmeye devam edecektir.


1900'lü yılların başlarında Hindular ile Müslümanlar arasında başlayan gerginlik, ülkenin İngiliz sömürgesinden kurtulması adına yapılan ittifaka rağmen artarak devam edecek; nihayetinde Hindistan'ın 1947'de bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte ülkede yaşayan Müslüman halk da Pakistan Devleti'ni kuracaktır. Aynı yıl, Bangladeş'te Doğu Pakistan adıyla Pakistan'a bağlı bir devlet daha kurulacaktır. Bağımsızlığın kazanılması, İndus Yarımadası'ndaki huzursuzluğa çare olmayacak; Pakistan ve Hindistan arasında yaşanacak savaşlar ve sınır çatışmaları sebebiyle bölge uzun bir süre kalıcı barışa kavuşamayacaktır.

Bölgenin yakın tarihi, romanın kahramanı Salim Sina'nın otobiyografik anlatımına dekor teşkil eder. Bağımsızlık gecesi dünyaya gelen 1001 çocuktan biri olan Salim, diğer çocuklar gibi doğaüstü bir güce sahiptir. "Geceyarısı çocukları" olarak adlandırdığı grupla telepatik iletişim kurabilen Salim, onları barışçı amaçlara yönlendirmeye çalışarak kendi başına ayakta durmaya çalışan ülkeyi kurtarabileceğine inanmaktadır.

Hindistan ve Pakistan'da bulundukları yıllarda kendisi ve ailesi, toplumun deneyimlediği değişim ile birlikte farklı tecrübeler yaşayacaktır. Dini ve kökenleri itibarıyla her iki ülkeye de ait olan Salim zenginliği, yokluğu, aşkı, savaşı, ölümü, yitirişi ve yeni başlangıçları yaşayacaktır.

Batı'da öğrenim görmüş elit kesimin ve toplumsal açıdan üst sınıflara dahil olanların yaşadığı ayrıcalıklı hayat ile ülkenin geneline hakim olan yoksulluğun yarattığı tezat, romanın tamamına hakim olan fonu oluşturuyor. Kast sisteminin toplumda yarattığı uçurum, kabullenilmiş bir yoksunluğun asırlar öncesinden başlayıp asırlar sonrasına uzanan öyküsünü betimler gibidir.

İngiltere'den kazanılan bağımsızlık yolunda ilerlemeye çalışan ülkede, genç neslin özgürlük rüyasıyla harmanlanmış yeni demokrasi zaman içerisinde totaliter bir rejime dönüşecektir. Ülkedeki istikrarsızlığı gidermek, fakirliği azaltmak, nüfus artışını engellemek için uygulanan politikalar bireyin özgürlüğünü ve geleceğe dair umutlarını yok ederek onların fikir dünyasını bir yerde kısırlaştıracaktır. Yazarın sembolik anlatımı; Hindistan'ın bağımsızlığını kazandığı 1947 yılından başlayarak bir türlü durulmayan çalkantılı siyasi ve toplumsal hayatını betimlerken bir yandan da birey olma mücadelesi vererek var olmaya çalışan genç neslin, yani bağımsızlık ile yaşıt "geceyarısı çocuklarının" baskı rejimi altında tüm ümitlerini yitirişini dile getirir.

Romanın üslubu, geleceğe dair verilen ipuçları ve geçmişe yapılan göndermelerle örülmüş karmaşık bir yapıya sahip. Şimdiki zaman konu edilirken, geleceği bugünden haber verilen kişilerin ve olayların akışa dahil edilmeleri, anlatımın akıcılığını olumsuz etkileyebiliyor. Salman Rushdie, romanının baş kahramanı Salim Sina'nın kişiliğinde kendi otobiyografisini kaleme alırken okurunu tarihin dekorunda oldukça karmaşık bir olaylar ve insanlar labirentinde yolculuk yapmaya zorluyor.

Hiç yorum yok: