10 Şubat 2018 Cumartesi

Arcturus'a Yolculuk


Arcturus... Dünyadan 36,5 ışık yılı uzaklıkta kızıl bir dev. Çıplak gözle görülebilen ve ömrünün sonuna yaklaşmış olması sebebiyle çevresinde kendisine eşlik eden tek bir gezegeni dahi olmayan yalnız bir yıldız. Geçmişte yörüngesinde dönen gezegenler olduysa da genişlediği için onları yok etmiş olmalı.


Olayların geçtiği ve kitabın baş kahramanı Muskull'ın insan ruhunun farklı veçhelerini deneyimlediği Tormance gezegeninin adı, İngilizce "torment (eziyet, azap, zulüm)" ile "romance (romantizm)" kelimelerinin birleşmiş hâlidir aslında. İnsanlığın dünya üzerindeki kendi yansımasıyla yüzyıllar öncesinden başlayıp yüzyıllar sonrasına uzanan mücadelesinin anlatıldığı bir yolculuktur kitabın ana teması.

Her insanın ruhunda var olan ışığın, yüceliğin, iyiliğin; yine aynı ruhtan beslenen karanlıkla, adi zevklerle, kötülükle olan hiç bitmeyecek savaşı; Muskull'ın Tormance gezegeninde karşılaştığı farklı insansılarla deneyimlediği olaylar, onlarla diyalogları, paylaştıkları felsefi görüşleri ekseninde aktarılıyor okura. İnsanoğlunun insanlığı dünyevi zevklerle baştan çıkarmasına, açgözlülüğünü tatmin etmek için onu sonu gelmez bir kavganın içerisine sürüklemesine, cinayetlerle bezenmiş tarihiyle geleceğini tüketmesine bir gönderme, bir baş kaldırmadır bu kitap. İçindeki ışığa kavuşabilmek adına, dünyanın omuzlarına bindirdiği engellerin dayanılması zor yüküyle merdivenin basamaklarını sürekli tırmanan, yukarıya yaklaştıkça daha da ağırlaşan bu yükü sırtlamak zorunda kalan insanoğlunun hayatı boyunca gerçekleştirdiği destansı bir yolculuktur anlatılan.

Kötülüğün gölgesinin mutlak sevgi demek olan ışığın üzerinden eksik olmayacağının, insanoğlunun bu gölgeden kurtulmak ve ışığa kavuşmak için deneyimleyeceği mücadelenin tüm yaşamı boyunca süreceğinin karamsar bir üslûpla ifade edildiğine şahit oluyoruz. "Hayatın anlamına" ulaşmak adına tırmandığı bu merdivenin son basamağına adımını attığında karşılaştığı "hiçlik" ise ona şu mesajı vermektedir. "Hayat aslında insanın yaşamı boyunca tırmandığı merdivenin kendisidir ve kendisi için bundan başka bir seçenek yoktur".

Bir gerçek daha vardır kitapta dile getirilen. Bu yolculuk "acı" ile özdeşleşmiştir. "Acı"dan bağımsız olamayacaktır insanın yaşamı ve ışığa olan hasreti.

Kitabı bilimkurgu edebiyatının bir örneği olarak algılamak doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Anlatının kurgulanış biçimi bilimkurgu türünü çağrıştırsa da psikolojinin ve felsefenin izlerini görmek mümkün. İlk sayfalarda bir distopya edebiyatı örneği izlenimi uyandıran "Arcturus'a Yolculuk" insanın kendi iç dünyasındaki ışığa ulaşmak üzere çıktığı zahmetli bir seyahati gözler önüne seriyor aslında. Ve bir anlamda içinde yaşattığı distopyayı...

İnsanoğlu, tıpkı Arcturus gibi yalnız... Ve tıpkı Arcturus gibi bir gün bu evrendeki macerası son bulacak. O hâlde ışığın peşinden koşmak yerine ışığın kendisi olmak zamanı gelmedi mi artık?

Hiç yorum yok: