9 Ağustos 2017 Çarşamba

Genç Bir Doktorun Anıları


Ekim Devrimi'nin ayak sesleri yaklaşmaya başlamışken, Rusya'nın ücra bir köyünde stajyer olarak göreve başlayan genç bir doktorun köylülerin cehaletiyle, yoksunlukla ve her şeyden önemlisi meslek hayatındaki "ilkler" ile olan tanışmasını, konuları bakımından birbirlerinden bağımsız; ancak, kronolojik açıdan bir diğerini tamamlayan kısa öykülerle aktarıyor okuruna Bulgakov.

Kendisi de tıp tahsili görmüş olduğundan, eserinin baş kahramanının hastaları üzerinde deneyimlediği tıbbi uygulamaları, karşılaştığı hastalıkların fiziksel belirtilerini, yaptığı ameliyatları, özellikle de doğum anlarını betimlemedeki ustalığı, öykülerin yazarın hayatından yansımalar olduğunu düşündürtmüyor değil.

Yılın uzun bir döneminde soğuğun, yağmurun, karın ve tipi fırtınalarının hayatı daha da zorlaştırdığı bu çetin coğrafyada yalnızlık daha bir hissedilir olmakta; genç doktor, odasındaki kitapların sayfalarında keşfettiği yeni bilgilerle uzun ve karanlık gecelerin tekdüzeliğini bir sonraki günün aydınlığına kavuşturmaktadır.

Kendisine ne yapması gerektiğini söyleyecek deneyimli bir yol göstericiden yoksun, "ilkleri" bizzat tecrübe ederek öğrenen doktor, stajyerlik dönemi sona erdiğinde imkânları daha iyi olan büyük bir şehir hastanesine atanır. Burada doktorların hem sayıca çok hem de yalnızca kendi uzmanlık alanlarında görev yapıyor olması genç doktoru yoğun geçen günlerin eziyet veren yoruculuğundan çekip alacaktır.

Birgün, bir zamanlar görev yapmış olduğu köydeki meslektaşından aldığı mektup; yalnızlığın ortasında kalmış insanların başrol oyuncusu haline gelebildiği çaresizlik dramının boyutunu gözler önüne serer. İnsanoğlunun, çetin şartlar karşısında iradesini kolaylıkla yitirebileceğinin ve hiçliğin girdabında yok olabileceğinin örneğidir yaşanan trajedi.

Kitabın son öyküsü, hayat kurtarmaya yemin etmiş bir doktorun, zulmün esareti altındaki insanlık için bir zalimi öldürmekte tereddüt göstermeyeceğini, Rusya'da karanlık günlerin yaşanmakta olduğu iç savaşın ölüm ve kan kokan dekoru önünde resmeder. Can kurtarmak ile can almak arasındaki tezat, insan psikolojisinin zor şartlardaki öngörülemeyen tepkisi şeklinde ortaya çıkar.

Bulgakov, kuvvetli betimlemeleriyle süslediği duru anlatımıyla okurunu bir doktorun imkânsızlıklarla ve zorluklarla dolu hayatından bir kesitle buluşturuyor.

Hiç yorum yok: