9 Ağustos 2017 Çarşamba

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu


"Sana, beni asla tanımamış olan sana" diye başlar mektup.

"Ben"... Kitabın sayfaları ilerledikçe bu kelimenin birinci tekil şahıs zamiri olarak değil; karşılıksız aşkını bile bile yaşayan kadının benliğinin sevdiği adamın gözünde var olma çabası şeklinde kullanıldığı anlaşılır.

"Tanımak"... Gençliğinde ve daha sonra olgun bir kadınken karşılaşmalarına rağmen sevdiği adamın her iki defasında da kadını anımsamadığı, kadının duymakta olduğu aşkın yüreğinden kopup gelen sessiz çığlıklarına sağır olduğu; kadının duygu dünyasındaki varlığına kayıtsız kaldığı manasındadır. Tanınmamak, yani hatırlanmamak... Karşısındaki için değer taşımadığının bir insana duyumsatılması...

Zamanla saplantı haline dönüşecek, ruhsal açıdan olgunlaşmasıyla birlikte cinsel bir boyut da kazanacak olan sevgisi kadının kaderini şekillendirecektir. Sevdiği adama yazdığı, ona karşı duygularını ilk ve son kez haykırdığı tek mektubu boyunca çocukluk döneminden başlayan karşılıksız aşkının duygusal yoğunluğunu, hayatını büyük bir kayıtsızlıkla ve aşkı tanımadan yaşayan bir zevk düşkününe duyurmaya çalışır kadın.

Ve yine uzak ve bulanık bir hayalden öteye geçemeyecektir hafızanın yıllar öncesinden alıp bugüne getirecekleri.

Tek kişilik hazin bir aşkın nihayetinde vardığı hayal kırıklığıdır hikâye edilen.

Hiç yorum yok: