II. Dünya Savaşı'nın yarattığı yıkımı iki çocuğun ruh dünyasından izlerken savaşın, tüm felaketlere rağmen insan ruhunda tetiklediği hayalleri, canlandırdığı anıları ve nihayetinde çocuk ruhunun merhamete asla ihanet etmediği gerçeğini görebiliyoruz.
Biri Almanya'da diğeri Fransa'da büyümüş iki çocuğun savaşın başlamasıyla birlikte yakınsamaya başlayan kaderlerini, yıkımın yarattığı karamsar ortamda hiç yitirilmeyen bir umutlar yumağı içerisinde okurken insan ruhundaki ışığın asla karanlığa mahkum olamayacağının da işaretlerini görüyoruz.
Bilime meraklı ve teknik konularda oldukça becerikli bir çocuk olan Werner'in öyküsü, bir kömür madeni kasabasında bulunan yetimhanede başlar. Burada kız kardeşi ile birlikte, yoksulluğun ve açlığın hüküm sürdüğü savaş yorgunu Almanya'nın yeniden güçlenerek ikinci bir dünya savaşını başlatacağı döneme kadar basit; ama, masallar ve hayallerle dolu küçük dünyalarında yaşarlar. Birgün teknik konulardaki yeteneği keşfedildiğinde kendisini maden kasabasının karanlığından kurtaracak; fakat, daha koyu bir karanlığa mahkum edecek yeni bir yaşama adım atar. Kendisi için fizik, trigonometri ve hesapla çözülmeyi bekleyen problemler gerçekte başkaları için ölüm anlamına gelecektir. Bu gerçeği, çocukluk anılarından biriyle yeniden karşılaşana dek yadsımadan yaşayacaktır.
Savaş başlayana dek Paris'te babasıyla yaşamakta olan Marie-Laure ise altı yaşında görme duyusunu yitirmiş; ancak, entellektüel yapısı sayesinde hayatı farklı bir bakış açısıyla algılamaya, hattâ görmeye devam edebilmiştir. Paris'in işgalle tanışması ile büyük amcasının yaşadığı Atlantik kıyısındaki bir sahil şehrine gitmek zorunda kalır. Ne var ki savaşın oraya ulaşması uzun sürmeyecektir.
Werner ile Marie-Laure'un sadece bir güne sığacak olan karşılaşmaları, onların hayatına girmiş olan kişileri savaştan yıllar sonra bir araya getirecek, yıkımın anılarıyla bezenmiş geçmişlerini ve yaşanmışlıklarını sorgulamalarına sebep olacaktır.
"Göremediğimiz tüm ışıklar" aslında yüreğimizin derinliklerinde sakladığımız, bize yol gösteren, bizi hayata ve insanlığımıza bağlayan hayallerimiz, muhafaza etmeyi başardığımız merhamet duygumuz, umutlarımız ve yaşama dürtümüz...
On beş yaşlarında iki çocuğun büyüklerin acımasız dünyasında ve savaşın tam ortasında yaşadıkları insanlık dışı dramda yüreklerinde barındırdıkları insanlığın dile gelmiş hali bu kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder