28 Mayıs 2017 Pazar

Kış Uykusu


İran toplumunun, baskıcı Şah rejimi sonrasında İslam devrimi ile yaşadığı toplumsal travmanın yansımalarına; karamsarlık, hüzün, kişilerin iç dünyalarına sıkışıp kalmışlıkları, hayatın içinden çekip çıkarmaya çalıştıkları küçük ve basit mutluluklar aracılığıyla şahit oluyoruz.

Çocukluklarından beri bir arada yaşamış yedi arkadaşın hayatlarından kısacık kesitleri, yine kısa bölümler halinde okurla buluşturmayı başarmış yazar. Kitabın anlatıcısı, ihtiyarlık yıllarının yalnızlığını, yorgunluğunu ve geçen yıllarla birlikte çevresine yabancılaşmasını dışarıda yağan kara, esen rüzgârın dondurucu soğuğuna, penceresinin altından geçen yabancı ayak seslerine göndermeler yaparak betimliyor. Yedikleri, içtikleri ayrı olmayan; yaşamları birbirinin içine geçmiş yedi arkadaşın küçük bir şehrin sınırlarını aşamamış yeknesak günleri satırlara yansırken küçücük yaşanmışlıkların, basit arkadaş toplantılarının, kısacık seyahatlerin nasıl birer büyük heyecan kaynağına dönüşebildiğini görüp hem hüzünleniyor hem de dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm beliriyor insanın.

Dünyaya büyük ölçüde kapalı İran toplumunun yaşadığı hayatın taşıdığı yoksunluğun, gönlünce yaşanmamış bir hayatın ihtiyarlık evresi şeklinde betimlendiğini duyumsuyor insan. Yedi arkadaşın hayatlarından aktarılan kısacık kesitler, yaklaşan yaşlılık döneminin gittikçe serinleyen esintileri ve sararan yaprakları gibi...

Hiç yorum yok: