6 Mart 2016 Pazar

Uzun Beyaz Bulut Gelibolu


Yerli halkı Maorilerin deyişiyle "Uzun Beyaz Bulut", yani Yeni Zelanda'dan Gelibolu'ya uzanan bir insanlık dramını, gönüllü bir sürgünü, savaşılan topraklarda başlanılan yeni bir hayatı kaleme alıyor Buket Uzuner. Tarihin, sadece kayıt altına alınmış haliyle değil; alışılmışın dışında bir kurguyla gerçekleşmiş olması muhtemel olaylar örgüsü içinde okunabileceği gerçeğini idrak ediyor insan bu kitabı eline aldığında.

Topraklarında güneş batmayan imparatorluğun çok uzak bir sömürgesinden, Almanlara karşı Birleşik Krallık için savaşmak için can atarak gelen Yeni Zelandalı askerler, kendilerini Fransa toprakları yerine Gelibolu'da bulurlar. Baruta, toza ve kana bulanmış bir sahnede oynanan bu insanlık dramının oyuncuları olarak, ne uğruna savaştıklarını bilmeden, kendilerinin olmayan bir harbin bedenleri ve ruhları yok eden kıyımında hayatta kalma savaşı verirler. Kendilerine çok farklı anlatılan Türklerin vatanlarını korurken sergilediği sarsılmaz direnç ve kahramanlık karşısında savaşı sorgulamaya başlarlar. Ve siperlerini ölümleri pahasına savunan bu "kahraman düşmanlarından" en büyük insanlık dersini alırlar.

Kitapta anlatılan olayların hangi çevresel şartlar altında şekillendiği; her iki tarafın kaleme aldığı asker mektuplarında betimlenen ruh dünyalarına, yürekleriyle düşünebilen insanların yaptıkları derin tahlillere dayandırılıyor. Bakış, algılayış ve verilen tepkilerin savaşın gidişatıyla birlikte gösterdiği değişimler, mektupların satırlarında yer alan düşünsel ve duygusal ifadelerde dile geliyor.

Osmanlı ordusunda görev yapmakta olan subayların bir çoğunun, ülkelerinin geleceğini inşa edecek insanlar olmasına vurgu yapılırken pek çoğunun bu savaşta şehit düşmüş olması; milletin yolunu aydınlatacak meşalelerin birer birer sönmüş olduğunu hatırlatıyor bizlere. O vatan evlatları ki, her biri geleceğin aydını, doktoru, hukukçusu; kısacası ülkelerinin geleceği olacakken toza ve ateşe karışıp birer kahramanlık abidesi oldu.

Düşmanını yok etmeye çalışırken, nihayetinde onun da insan olduğunun ayırdına varacak kadar insan sevgisiyle dolu bu askerlerin yaşadığı trajedi; Buket Uzuner'in ustalıkla kaleme aldığı, kurgusal yapısıyla okurunu sarsarak kendine getiren, kuru kahramanlık öykülerinden çok ötelere götüren bir kitaba dönüşüyor ve tarihin çok boyutlu olabileceği gerçeğini hatırlatıyor bizlere.

Çanakkale Savaşları, her iki tarafın da karşısındakine "kahraman düşmanım" diyebildiği, insanlık tarihinin ender dönüm noktalarından biri. Üstelik, "Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum" diyen büyük komutanın orada yaşanan trajediyi düşmanının gözünden görebilecek kadar derin bir algıya sahip olduğunun da göstergesi olacaktır.

"Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır".
                                                                                  Mustafa Kemal Atatürk, 1934
                                                                                                                       

Hiç yorum yok: