16. yüzyılın ilk yarısında, Batı Akdeniz'de başlayıp Yunanistan'ın kuzeybatısındaki Preveze'de son bulan bir mücadele... Ve bu mücadelenin ortasında, Endülüs'ün yaşadığı zulmün gölgesinde büyüyen bir sevda...
Bir zamanların aman vermez iki Akdeniz korsanının gün gelip iki düşman donanmanın amiralleri haline nasıl geldikleri, her kitabında okuruna ayrı bir edebi şölen sunan İskender Pala'nın kurgusal yaklaşımıyla yer buluyor kitabın satırlarında.
O dönemde korsanların denizleri kana ve ateşe bulayan acımasızlığı, din ve millet ayrımı gözetmeksizin Akdeniz'de hüküm sürmektedir. Sonucunda sadece gemilerin el değiştirmekle kalmadığı, efendi ile kölenin de yer değiştirdiği, iyi ile kötü kavramlarının anlamını yitirdiği deniz savaşları sonu gelmeyen üstünlük mücadelelerine dönüşmüştür.
Akdeniz'de bu üstünlük mücadelesi sürerken topraklarından sürülen, katliama uğrayan Endülüs Müslümanlarının isimlerini ve inançlarını gizleyerek eski özgür günlerine yine kendi topraklarında yeniden kavuşma hayali de yer buluyor eserde. Bu hayalin ateşiyle yanan gönüllere düşen sevdanın yıllar süren ayrılığa rağmen küllenmeyişi; aksine, sevilenin hatırasıyla daha da artıyor oluşu kitabın son sayfasına kadar duyumsanan bir his yoğunluğu ile dile getiriliyor. Sevenin, sevileni hiç bitmeyen arayışı; onu bulduğunda ise onun aşkına layık olabilmek için kendisinden, nefsinden arınması...
Tarih kitapları, Barbaros Hayreddin Paşa ile Andrea Doria'nın kozlarını son kez paylaştığı Preveze Deniz Savaşı'nı anlatadursun Efsane, bu iki komutanın yirmi yılı aşan mücadelesini, yenilgilerini, yengilerini epik bir öyküyle dile getiriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder