3 Ağustos 2015 Pazartesi

Peygamberden Sonra


Âlemlere müjdelenen son dinin peygamberi Hz. Muhammed'in, ölümünden sonra olacakları görerek, kendisinden sonra geleceklere Tanrı'dan merhamet dilediği aktarılır. Ne acıdır ki, ölümünü takip eden elli yıl içerisinde İslâm dünyası; kendisini haklı çıkarırcasına iktidar mücadelesi, ihanet ve kanla harmanlanmış bir döneme girmiş. Veda Hutbesi'nde buyurduğu, "sebepsiz yere kan dökmeyiniz" emri yok sayılmış, kendi ailesinin fertleri dahi cinayetlerin kurbanı olmuş.

Kitapta anlatılanlar, her ne kadar kaynak gösterilerek aktarılıyor olsa da özellikle şahıslara atfedilen olayların gerçekliğini farklı kaynak eserlerden doğrulamak suretiyle kabul etmek en doğru yaklaşım olacak.

Emevi hanedanının (Kureyşli Ümeyyeler) Mekke'de Hz. Muhammed'e muhalif olan ve İslâm'ı en son kabul eden Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye tarafından kurulmuş olması; Muaviye'nin ve oğlu Yezid'in iktidar hırsıyla Hz. Ali'ye, onun oğulları Hz. Hasan'a ve Hz. Hüseyin'e olan muhalefeti; bu mücadelenin Kerbela'da hazin bir biçimde son bulması kitabın en can alıcı bölümlerini oluşturuyor.

Peygamberin vefatından sonra halifelik makamına kimin geçeceği konusunda Mekkeliler ile Medineliler arasında cereyan eden münakaşalar, müjdelenen son dinin sadece bir inanç makamı olmadığını; Arabistan'dan tüm Ortadoğu'ya ve Kuzey Afrika'ya yayılacak büyük bir imparatorluk haline geleceğini göstermesi bakımından önemli. Özellikle Hz. Ömer'den sonra İslâm devletinin bünyesinde dini inancı her şeyin üzerinde tutan bir kesim ile siyasi ve ekonomik açıdan büyümeyi amaçlayan bir başka kesimin arasında baş gösteren; ancak, galibinin başından belli olduğu gizli mücadele Hz. Ali'nin dört halifenin sonuncusu olarak başa geçmesiyle birlikte aleni bir savaşa dönüşür.

Kitapta nakledilen olaylardan görüldüğü kadarıyla iktidarı gerçek inanç sahiplerinden uzaklaştıran onların zayıflıkları değil; fitnenin kendisi olmuştur. İnsanların inançlarını ve yüreklerindeki saflığı İslâm'ın gerçekliğine karşı kullananların nasıl galip geldiğine şahit oluyoruz Muaviye'nin uyguladığı siyasi manevraları okuduğumuzda.

Okuru asıl etkileyen bölüm ise öleceğini biliyor olmasına rağmen, haklı olduğuna inandığı yolda yürümeye devam eden ve Kufa'ya doğru attığı her adımda ölüme biraz daha yaklaşan Hz. Hüseyin'in sessiz direnişinin anlatıldığı kısım. Yezid'in İslâm'ın özünden uzak yönetimine bir başkaldırı, İslâm'ın müjdelediği barışa ve huzura duyulan bir özlemdir Hz. Hüseyin'in yürüyüşü. Kerbela, onun bedeni için bir son; ancak, İslâm için yeni bir başlangıç olacaktır.

Hiç yorum yok: