Nelere kadirmiş meğer "bir çift ayakkabı"...
Hergün ayağımıza giyip sokağa çıktığımız; bizi yorulmadan, usanmadan taşıyan ayaklarımızı toza, çamura, yağmura, kara karşı koruyan bu cefakâr dostlarımızın tarih sayfalarına yansıyan öykülerini Sunay Akın üstadın kaleminden okumak ayrı bir lezzet.
Kitabı okuyunca, her alışverişe çıktığımda gördüğüm; ama, şimdiye dek fark etmediğim bir gerçeğin de ayırdına vardım. Giyim kuşam mağazalarında hemen hemen her tür kıyafet satılır. Pantolonlar, gömlekler, çoraplar, tişörtler... Bazı haddini aşan mağazalar, vitrinlerinde ayakkabı da bulundururlar; ama, onların asıl uzmanlıkları üstümüze giydiğimiz kıyafetlerden ibarettir. Ayakkabı ise başkadır. Uzmanlıkları sadece ayakkabı olan mağazalarda satılır. Bir zamanlar terzilerin ölçü alıp ceket, gömlek, pantolon diktiği günlerde kunduracılar da müşterilerinin ayak ölçüsünü alır, deri, kösele keser ayakkabı imal ederlerdi. Küçük bir çocukken benim için de bir bot imal etmişti, Kapalıçarşı civarındaki küçücük dükkânında ekmeğini kazanmak için çekiç sallayan kunduracı. Şimdiyse mağazalardan alıyoruz.
Kitabın kapağında yer alan resimde neden Van Gogh'un olduğunu merak eder dururdum. Meğer Hollandalı üstadın ayakkabılara ilişkin özgün bir görüşü varmış. Ayakkabıların yürüdüğümüz yollarla doğrudan temas eden kısımlarının tabanlar olması, onları resmedilmeye değer kılmış Van Gogh usta için. Yolları arşınlayan, gezilen yerlerin toprağına, tozuna, çamuruna bulanan tabanlar... O yüzden de 1886 yılında resmettiği bir çift ayakkabıdan (A Pair of Shoes) tekinin tabanını ön plana çıkarmış tuvalinde.
Aslında bu resim bir gerçeği daha hatırlatıyor insana. Ayakkabılarımız kirlendiğinde deri kısımlarını güzel bir fırçalar, ardından boyar ve nihayetinde pırıl pırıl parlaması için cilalar ve yeniden fırçalarız. Oysa tabanların kirini temizlemek için onları kalın ve kaba paspaslara sürter dururuz. Üstelik burada amaç, onların temizlenmesinden çok temas ettikleri yüzeyleri kirletmelerinin önüne geçmektir. Oysa asıl yükümüzü taşıyan, kahrımızı çeken tabanlardır!
İnsanlık tarihinden ayakkabılarla ilgili çok ilginç anekdotlar aktarılıyor kitapta. Ayakkabıdan yola çıkıp mekânlara, olaylara ve insanlara varıyor yazar. Ayakkabıları olmadığı için aşevine annesinin ayakkabılarını giyerek giden, yürürken ayaklarından çıkmaması için kısa adımlarla yürüyen fakir çocuğun kim olduğunu; savaşmak haricinde Avrupa'ya giden ilk Osmanlı padişahının ayak bastığı yerlerin her nereye giderse gitsin payitaht toprağı olmasının nasıl sağlandığını; Ay'a giden hangi astronotun topladığı taş örneklerini dünyaya getirebilmek için uzay ayakkabılarını orada bıraktığını öğrenmek için "Bir Çift Ayakkabı"nın izinden gitmek gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder