8 Mayıs 2013 Çarşamba

Kurt Kanunu


Mustafa Kemal Paşa'ya 1926 yılında İzmir'de düzenlenmesi planlanan ve başarısızlıkla sonuçlanan suikast girişiminin başrol oyuncuları etrafında şekilleniyor Kemal Tahir'in bu etkileyici eseri. Komitacılık ruhunu hâlâ muhafaza eden eski İttihat ve Terakki mensuplarının iç hesaplaşmaları, cesur görünümlerinin altında yatan can sevdası ve korkuları; okurun sadakatini sürekli canlı tutan bir üslûp ile satırlara aktarılıyor. Cumhuriyet'e daha ilk yıllarında kasteden İzmir suikastı olayının gerçek öyküsüdür bu kitap.

İttihat ve Terakki içerisinde "Küçük Efendi" olarak anılan Kara Kemal Bey'in, adının suikast girişimine karıştırıldığını öğrenmesiyle başlayan kaçışı; kendi içine dönerek geçmişle hesaplaşmasını ve bir zamanlar mensubu olduğu partinin takip ettiği yanlış politikalar sonucunda devletin mahvına nasıl sebep olduğunu sorgulamasını beraberinde getirir. Saklanmak için evine sığındığı çocukluk arkadaşı Emin Bey ile olan sohbetleri, İttihat ve Terakki'nin devleti yönetmekte nasıl aciz kaldığını, komitacılıktan öteye geçemeyen bir siyaset izlediğini ve en kötüsü de Alman hegemonyası altında bir kukla durumuna geldiğini gözler önüne serer. Kara Kemal Bey, Balkan Savaşları'nda alınan utanç verici yenilginin, Osmanlı'yı çıkması muhtemel bir dünya savaşına itibarını kurtarmak için katılmaya teşvik etmek üzere Almanlar tarafından kurgulandığını dahi dile getirir.

Savaş kaybedildikten sonra İttihatçılar için bir ideal de kalmamıştır artık. Bir kısmı Anadolu'da başlayan millî mücadeleye katılır ve Mustafa Kemal'in yanında yer alır. Kara Kemal Bey ise bu oluşuma dışarıdan destek vermekle birlikte silahlı mücadeleye bizzat katılmaz. İstanbul'da kalarak ülkenin ekonomik kalkınmasına temel oluşturacağını düşündüğü yerli sermayeye dayalı küçük şirketler kurma yoluna gider. Emin Bey ile sohbetlerinde ülkenin ekonomik yapısını değerlendirirken, devlet himayesine muhtaç bir burjuva sınıfının var olduğunu, rekabet etmekten korkan bu sınıfın her başı sıkıştığında devletin koruyucu kanatları altına sığındığını ifade eder. Aslında devletin kendi eliyle zengin ettiği bir zümredir bu kesim. Bir süre sonra karşılıklı çıkara dayanmaya başlayan bu ilişki, ülke siyasetini de kirletmeye başlar. Ülkenin o dönemde içine düşmüş olduğu bu ikilemi Kara Kemal Bey görmüş; fakat, elinden bir şey gelmemiştir.

İzmir İktisat Kongresi'nde Mustafa Kemal'in Halkçılık ilkesini esas alarak, ekonomik kalkınmayı toplum içerisinde hiç bir imtiyazlı zümre yaratmaksızın sağlamaya çalışmasına Kara Kemal Bey'in konuşmalarından tanıklık ediyoruz. Köylü, tüccar, sanayici ve işçi ayrımı gözetilmeksizin ülkenin ekonomik yaşantısında rol alan tüm unsurlara eşit davranılması ve çıkarlarının gözetilmesi gerekliliğini vurgulamaktadır Mustafa Kemal. Bu yüzden de kurmayı düşündüğü siyasî partinin adını Cumhuriyet Halk Fırkası koymayı uygun görmektedir.

İttihatçıların eski komitacılık günlerinde olduğu gibi, uygun görmedikleri siyasî düşünceyi kökten değiştirmek için başvurdukları yöntem olan suikast, daha girişim aşamasındayken devlet tarafından öğrenildiğinde müthiş bir İttihatçı avı başlar. Suikastla doğrudan veya dolaylı ilgisi olduğu tespit edilen eski İttihatçılar tutuklanarak İstiklâl Mahkemeleri'nde yargılanır ve idama mahkûm edilir. Bu adamlar o denli korkak ve olayla yakından uzaktan ilgisi olan arkadaşlarını ele vererek hayatlarını kurtarabileceklerine inanacak kadar saftırlar ki, mahkemede her şeyi olduğu gibi anlatırlar. Kazım Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy gibi Millî Mücadele'de etkin rol almış komutanlar dahi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucuları olmaları itibarıyla hâkim karşısına çıkartılır; ancak, beraat ederler.

Kitabın son bölümleri ise babadan kalma evinde, kız kardeşiyle birlikte yaşayan Emin Bey'in iç hesaplaşmalarına ayrılmış. Eski bir İttihatçı olan Emin Bey, memur olduğu dönemde her tür hırstan arınmış, hiç bir aşırılığa kaçmamasının yanında sorumluluk almaktan da uzak durarak kendince orta çizgide yol almış bir insandır. Konuşmalarından ve sürdürdüğü hayat tarzından anlaşıldığı kadarıyla hayatının hiç bir evresinde bir ideal peşinde koşmamıştır. Etliye sütlüye dokunmadan yaşamanın en güvenli yol olduğuna olan inancı, Kara Kemal Bey'in evinde saklanmaya başlaması ve sonrasında gelişen olaylar neticesinde değişmeye başlar. Yaşanan olaylar, onun kişiliğindeki kemikleşmiş yapıyı da yumuşatacak ve hayatı pahasına da olsa bir ideale sahip çıkmaya yönlendirecektir.

Hiç yorum yok: