4 Ağustos 2018 Cumartesi

Uçurtmayı Vurmasınlar


Dışarıda kendisine bakacak kimsesi olmadığı için hapishanede annesinin yanında, çocukluk masumiyetinden mahrum büyüyen Barış'ın gözünden özgürlüğün, doğruların, yanlışların ve daha bir çok kavramın sorgulandığı; bu sayede siyasi bir dönemin ince ince hicvedildiği bir eser Uçurtmayı Vurmasınlar.

Mahpus hayatının, toplumun farklı kesimlerinden gelen, farklı yaşlarda ve farklı görüşlerdeki kadınların dünyasında yarattığı yankılara Barış'ın yazdığı kısacık mektuplarda kulak misafiri oluruz. Darbeyi takip eden 1980'li yılların başlarında fikir suçlarından dolayı hapis hayatı yaşayan okur yazar kadın mahkumların yüreklerinden sevgiyi esirgemeden, tüm zorlukları paylaşarak azaltmak yolundaki gayretleri Barış'ın en fazla dile getirdiği özellikleri olarak hep ön plandadır. Adi suçlardan mahkum olmuş sosyal ve kültürel açıdan daha düşük düzeydeki kadınlar ise toplumdaki davranış biçimlerini burada da sürdürmekte, aynı tartışmalar, çıkara dayalı ilişkiler ve dedikodu ortamı içeride de devam etmektedir. Hapishane, aslında toplumun bir tekrarı ve aynasıdır.

Yine de tüm bu insanların yüreklerinde en büyük insancıl duygu olan merhamet hüküm sürmeye devam etmektedir. Kimi zaman yuvasından düşen bir kuş yavrusu, kimi zaman avlunun yüksek duvarlarından görebildikleri bir kavak ağacının üst dallarında titreşen rüzgâr, kimi zaman da gökyüzünde beliriveren bir uçurtma aslında bir avuç gökyüzüne mahkum bu insanların yüreklerini özgürlüğe kavuşturmaktadır.

Kadın mahkumları en çok yaralayan da sevdiklerinin bir süre sonra onları terk etmesi, arayıp sormayı kesmeleridir. Kiminin kocası, kiminin çocukları gelmez; bir süre sonra da mektup göndermez olur. Terk edilmişliğin ağırlığı çöker yüreklerine. En çok koyan da budur.

Barış'ın çocuk yüreğinin saflığıyla aktardığı olayları onun ağzından dinlerken, hapishane görevlilerinin düşünceden ve muhakemeden uzak, kendilerine verilen vazifeyi ifa ederken düştükleri komik durumlar da dudaklarda acı bir tebessüm yaratıyor.

Hiç yorum yok: